+90 324 328 3433    +90 530 695 1111
Sosyal Medya Hesaplarımız

ÇOCUKLARIMIZ VE KORKULARI

05 Ocak 2018
32 kez görüntülendi
ÇOCUKLARIMIZ VE KORKULARI

ÇOCUKLARIMIZ VE KORKULARI

Korku; insanı tehlikelere karşı koruyan, insanın yapısında bulunan temel duygulardan biridir ve fizyolojik olarak her yaşta ortaya çıkar. Ancak bazen ortaya çıkan korku, beklenenden daha şiddetlidir ve olası kaçma/kaçınma davranışı normal ölçüleri çok aşar.

Yaşanan tüm korku çeşitleri üç boyutta değişikliğe yol açar:

1.Yaşantı boyutu: Endişeler, kısıtlanma yaşantısı, korku uyandıran durumlardan nasıl kaçınabileceği ile ilgili düşünceleri içerir.

2.Davranış boyutu: Kaçma, kaçınma, koşarak uzaklaşma, ilgili durumlardan

uzak kalma gibi kaçınma stratejilerini ve çok şiddetli bir korkunun ortaya çıkışını engellemeye yönelik davranışlar olan belirli bir kişinin varlığını sağlama, cepte ilaç taşıma gibi güvenlik önlemlerini içerir.

3.Fizyolojik boyut: Korkunun terleme, taşikardi, taşipne gibi bilinen semptomlarını içerir.

Korkular, gelişimin bir parçasıdır. Bu nedenle çocuk ve ergenlerde daha sık görülmeleri doğaldır. Fizyolojik korkuların çoğu, belirli gelişim dönemlerinde geçici olarak ön plana çıkar.

Küçük çocuklar, genellikle çevrelerindeki anlık olaylardan korkarlar, yaşları büyüdükçe ve bilişsel yetileri geliştikçe, korkuların içeriği giderek hayali nesnelerden gerçek nesnelere ve geleceğe yönelik olaylara doğru değişir. Küçük çocuklar büyük çocuklara oranla daha sık korkar, ancak, yaş büyüdükçe korku nesnelerinin sayısı artar.

 

Tablo 1. Çocuk ve ergenlerde görülen fizyolojik korkular

 

YAŞ KORKU İÇERİĞİ
0-6 AY Yüksek sesler, ani pozisyon değişikliği,…
6-9 AY Yabancılar, ayrılık
9-12 AY Ayrılık, yaralanma
2. YAŞ Hayali figürler, ölüm, hırsızlar, karanlık, yabancılar
3. YAŞ Hayvanlar (köpek), yalnızlık, tuvalet eğitimi ile ilgili durumlar, yabancılar, ayrılık
4-6 YAŞ Karanlık, hayaletler, fırtına, gök gürültüsü, ebeveynlerin ayrılma ihtimali, hayvanlar, bedensel yaralanma
6-12 YAŞ Okul, yaralanma, hastalık, sosyal çevre tarafından red edilme, gök gürültüsü, doğaüstü varlıklar, bedensel yaralanma, terk edilme, kaza, ölüm
13-18 YAŞ Yaralanma, hastalık, sosyal ortamlarda başarısızlık, cinsellik, bedensel yetersizlik, okulda ceza gerektiren durumlar

 

Çocuk ve ergen yaş grubunda en sık görülen psikiyatrik bozukluklardan sayılabilecek olan fobik bozuklukları fizyolojik korkuları ayırmada, belirtilerin ortaya çıkma yaşı, şiddeti ve özellikle sağlıklı gelişimi engelleyecek düzeydeki işlevsellik kaybı yardımcı olur. Çok sık görülmeleri ve sağlıklı gelişimi engellemeleri nedeniyle, bu bozuklukların erken tanısı ve uygun şekilde tedavisi önem kazanır.

Çocuk ve ergenlerde görülen fobik bozuklukların şiddetiyle ilgili bir sınıflamaya gidilmemiştir. Bozukluğun şiddeti, belirtilerin yoğunluğu ve süresiyle kaçınma davranışının aile, yaşıt ilişkileri, okul ve boş zaman aktivitelerine olan etkileriyle değerlendirilir.

 

KORKUNUN NEDENLERİ

  1. Psikodinamik görüş:

Freud’a göre fobiler bilinç dışı çatışmalarla ilgilidir ve ödipal kompleks ile ilişkisi vardır. Bastırılmış, bilinç dışına itilmiş bazı korkular yer değiştirerek normalde kaygı yaratmayacak bir nesne veya duruma yöneltilir ve bu şekilde fobiler gelişir.

2.Ailesel nedenler:

  • Güvensiz anne-baba-çocuk ilişkisi
  • Aile bireylerinin korkularını çocuğun örnek alması.
  • Korkunun disiplin aracı olarak kullanılması.
  • Çocuğun aşırı koruyucu/kollayıcı yetiştirilmesi
  • Çocuğun geçirmiş olduğu trafik kazası, deprem, sel, ölüm, cinsel/fiziksel/duygusal istismar gibi travmatik yaşam olayları.
  • Çocuğa karşı endişe uyandıran eğitsel faktörler.

3.Çocuğa ait nedenler:

Bilişsel yapılanmadaki olumsuzluklar (karşılaşılan durumlar hakkında olumsuz düşünme ve tehlikeli olduklarını algılanma) nedeniyle çocuğun korkuya eğilimli olması.

4.Genetik nedenler:

Özellikle dopaminerjik ve serotonerjik sistem üzerinde durulmaktadır. Fobik hastaların 1. derece akrabalarında %31 oranında özgül fobi saptanmıştır. Özgül fobisi olan kişilerin çocuklarında aynı bozukluk %15 oranında saptanmıştır. Yaralanma ve kan-enjeksiyon korkusunda ailesel ilişki daha güçlüdür.

 

ÖZGÜL FOBİ

Özgül fobi, açıkça görülen nesne ve durumlardan belirgin, sürekli ve anlamsız korku duyma halidir. Özgül fobiler on yıllar boyunca sürebilir ve belirtiler aile hayatını, sosyal ilişkileri, okuldaki ya da meslekteki başarıyı etkileyebilir. Bozukluğun işlevselliğe olumsuz etkisi belirtilerin şiddetiyle doğru orantılıdır, belirti şiddeti ise uzun dönemde sıklıkla sabit kalır. Ergen ve erişkinler bu korkunun aşırı olduğunun farkındadır; oysa, çocuklarda bu içgörü bulunmayabilir. Bu nedenle çocuklarda özgül fobi tanısı koymak için korkunun anlamsız olduğunun farkında olma şartı aranmamalıdır. Fobik uyaranla karşılaşmaktan kaçınma ve kaçınmanın mümkün olmadığı durumlarda ise fobik uyarana ancak aşırı sıkıntı duyularak katlanabilme hastalığın tipik özelliklerindendir.

Fobinin görülme sıklığı ve içeriği kültürel farklılık gösterebilmekle birlikte özgül fobinin yaşam boyu yaygınlığının yaklaşık olarak %9-12 olduğunu söylemek mümkündür ve kızlarda yaklaşık 3 kat daha sık görülür.

DSM-IV-TR tanı ölçütlerine göre; özgül fobi tanımı, fobik semptomların en az 6 aydır sürüyor ve günlük aktivitelerini belirgin ölçüde kısıtlamış olması gerekmektedir.

 

DSM-IV tanı kriterlerine göre özgül fobi 5 alt tipten oluşmaktadır:

1.Durumsal Tip:

Korkuyu toplu taşıma araçlarında bulunma, tüneller, köprüler, asansörler, uçak yolculuğu, araba kullanma gibi durumlar başlatmaktadır. En sık çocuklukta ve yirmili yaşların ortalarında görülür.
2.Doğal Çevre Tipi:

Korkuyu fırtına, yüksek yerler, su gibi doğal koşullar başlatmaktadır. Genellikle çocuklukta başlar.
3.Kan-enjeksiyon-yara tipi:

Korkuyu kan, yara, enjeksiyon ya da invaziv tıbbi girişimler başlatır. Genellikle ailevidir ve çoğu zaman güçlü bir vazovagal tepki ile belirgindir. Hastaların % 75’i bu durumlarda karşılaştıklarında bayılırlar.

4.Hayvan Tipi:

Korkunun nedeni hayvan ya da böceklerdir. Genellikle çocuklukta başlar.
5.Diğer Tip:

Tıkanıp boğulmaktan, soluğun kesilmesine, kusmaya ya da hastalığa yakalanmaya yol açabilecek durumlardan, yüksek ses ya da masal kahramanlarından korkma ile belirli özgül fobi alt tipidir.

 

ÖZGÜL FOBİNİN GİDİŞİ

Özgül fobiler genellikle çocuklukta başlamasına karşın (ort.baş.yaşı: 7-8) erken erişkinlik ya da erişkinlik döneminde de başlayabilir. Erken başlayan fobilerin çoğu tedavi görmeksizin kısa sürede geçer. Çocuklar fobileriyle baş edebilse bile, bu durum sonraki dönemlerde başka anksiyete bozuklukları geliştirmeyecekleri anlamına gelmez. Erişkin dönemdeki özgül fobilerin yaklaşık %50’si çocukluk çağı başlangıçlıdır. Ancak erişkin dönemde başlayan fobiler daha dirençlidir.

Özgül fobilere özellikle sosyal fobi olmak üzere, diğer anksiyete bozuklukları (posttravmatik stres bozukluğu, obsesif-kompulsik bozukluk,…) ve depresyon sıklıkla eşlik etmektedir.

 

KORKUSU OLAN ÇOCUĞA NASIL YAKLAŞMALI?

            Korku çocukların büyütülmesinde hiçbir zaman disiplin aracı olarak kullanılmamalıdır.

Anne-babalar, öğretmenler ve diğer aile bireyleri tarafından çocukların korkuları yok sayılmamalı, korkular küçümsenmemeli ve alay konusu olmamalıdır (ör. Korkacak ne var? erkek adam hiç korkar mı?, sen artık abi/abla oldun,…)

Çocuktaki korkunun nedenleri araştırılmalı, çocuğu anlamaya çalışılmalı ve çözümü mümkün bir neden var ise ortadan kaldırılmaya çalışılmalıdır.

Korkuları olan çocuğa sabırlı davranılmalı, korkularını yenmesi için zaman tanınma ve korkuyu yenmek için gösterdiği çaba dikkate alınmalıdır. Eğer yeterli zaman tanınmaz ve korkuyu yenmek için gösterdiği mücadele önemsenmez ise bir süre sonra çocuk mücadele etmekten vazgeçebilir.

Çocuğa karşı küçüklüğünden itibaren aşırı koruyucu/kollayıcı tutum gösterilmemelidir (ör. aman düşersin!, tek başına yapamazsın).

Çocuğu korumaya çalışırken, söz ve davranışlarımızla çevrenin tehlikelerle dolu bir yer olduğu duygusu fazla yansıtılmamalıdır.

Çocuğun arkadaş grubuna girmesine ve öz güven duygusunu geliştiilrmesine yardımcı olunmalıdır.

Çocuk korkuları konusunda konuşmaya hazır olduğu zaman, empatik bir tutumla onu dinleyip, anlamaya çalışılmalıdır. Çünkü çocuklar bazen kendilerine inanılmayacağını ve/veya alay edileceğini gibi olumsuz düşüncelere kapılarak korkularını paylaşmak istemezler.

Çocuklara (özellikle 8-9 yaşından küçük çocuklara) korku dolu masallar anlatılmamalı, korku içerikli filmler izletilmemelidir.

Tüm bunlar korkunun başlamasından önce veya başladıktan sonra dikkat edilmesi gereken tutumlardan örneklerdir. Ancak korku başladığında tedavi aşamasında neler yapılmalıdır;

 

Fobilerde en sık kullanılan terapi türü bilişsel davranışçı terapidir. Bilişsel davranışçı terapide en sık kullanılan teknik yüzleştirme (exposure) tedavisidir. Bu yöntemde kişinin korku yaratan durum veya nesnenin üzerine giderek, ortaya çıkan kaygı ile başa çıkması öğretilir. Yüzleştirme tedavisi motivasyonu yeterli olan, depresif belirtilerin bulunmayan, fobik uyaranın açıkça belli olduğu olgularda uygulanabilir. Korku oluşturan nesne ve durumların gerçekte hiç bir tehlike oluşturmayacağı ve fobik uyaranla ilgili olası yanlış bilgiler konusunda yeteri kadar çalıştıktan sonra (bilişsel tedavi), hastalar fobik uyaranla hafiften şiddetliye doğru kademeli olarak yüzleştirilir. Amaç hastaları desensitize etmektir.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken şey; bazı korkular yaşlara özgüdür. Bunda olumlu tutumlar ve iyi model olmak yeterli olabilir. Çocuk eğer korkunun üzerine gidebilme konusunda iyi bir işbirliği yapabilirse, yavaş yavaş korktuğu şeye alışması sağlanabilir. Ancak çocuktaki korkuda, çocuk herhangi bir şekilde işbirliği yapamayacak durumda ise (yaş, korkunun şiddetli olması, aile desteğinin yeterli olmaması, depresyon gibi ek ruhsal bozuklukların bulunması gibi) öncelikle uzmanlardan yardım alınmalı, gerekir ise psikofarmakolojik destek verilmeli, çocuğun ek ruhsal bozukluk tedavisi ve şiddetli korkusunun azalması sağlanmalı ve ondan sonra korkunun üzerine gidilmesi çalışmalarına başlanmalıdır.

Yıllar içindeki deneyimlerimden söyleyebilirim ki olumlu tutumlar, olumlu ebeveyn-çocuk, olumlu öğretmen-çocuk, olumlu çocuk-hekim işbirliği sonucunda tedavi süresi hastalığın şiddeti, yaygınlığı ve kişinin özelliklerine göre değişmekle birlikte yenilemeyecek korku yok denecek kadar az.